10 Ocak 2007 Çarşamba

Popüler kültür, yüksek kültür

Kitle kültürünün ya da popüler kültürün şimdi aşağı yukarı iki yüz yaşında olan eleştirisi, çağdaş haliyle dört ana tema üzerinde duruyor:

  1. Popüler kültür yaratmanın olumsuz özelliği. Popüler kültür sevimsizdir; çünkü, yüksek kültürün aksine, kar zihniyetli yatırımcılar tarafından sadece parasını ödeyen izleyiciyi memnun etmek üzere, toptan üretilir.
  2. Yüksek kültür üzerindeki olumsuz etkiler. Popüler kültür yüksek kültürden alıntı yapar, böylece onu ayağa düşürür; ayrıca geleceğin pek çok yüksek kültür yaratıcısını baştan çıkartır, böylece onun yetenek kaynağını tüketir.
  3. Popüler kültür izleyicileri üzerindeki olumsuz etkiler. Popüler kültür içeriğinin tüketilmesi en iyi olasılıkla sahte mutluluklar yaratır, en kötü olasılıkla da, izleyiciye duygusal olarak zarar verir.
  4. Toplum üzerindeki olumsuz etkiler. Popüler kültürün yaygınlaşması yalnızca toplumun kültürel -ya da uygarlık kalitesini düşürmekle kalmaz, aynı zamanda diktatörlüğe eğilimli demagogların kullandığı kitle ikna yollarına tuhaf bir biçimde ilgi gösteren, edilgen bir izleyici kitlesi yaratarak totaliter rejimlere çanak tutar.

(Herbert J. Gans, YKY Yayınları)

1 Ocak 2007 Pazartesi

Neyin bayramı? - 2

Geçen seneden bu yana değişen hiçbir şey yok. Televizyonda İstanbul Boğazı’nın derelerin denize döküldüğü yerlerde denizin kıpkızıl bir renge büründüğünü gösteren görüntüler. Otoyol kenarları, futbol sahaları, park ve bahçeler… Uyanık “vatandaş” nerede uygun gördüyse şipşak halletmiş işini. Kurbanını kesmiş. Çok sevaba girdiğini düşünüyor. Bir türlü dost olamadığımız futbol sahalarında kutsal ibadeti yerine getirirken herkes kardeş. Kale direklerine asmışlar kurbanlıkları. Daha doğrusu gerçek adlarıyla koyun, kuzu, koç ve diğer küçük-büyük-baş hayvanları. Bu kadar vahşeti ancak ortaçağda ülkelerin bağımsızlıklarını kazanırken verdikleri kurtuluş savaşlarını konu alan Holywood filmlerinde görüyoruz.

Her bayram öncesi, belediyenin tahsis ettiği yerler haricinde kurban kesen kişilere şu kadar para cezası (2006 yılı itibariyle 54 YTL gibi komik bir rakam) verilecektir gibi bir açıklama yapılır. Bu açıklama kaynar gider, her sene de bu sahneler yaşanır ve zabıta ceza kesmez. Muhtemelen zabıta ceza kesecek olsa hemen “sen dinsiz misin?” diye karşısına dikilir vatandaş. Kurban kesim yerlerindeki görüntü de ayrı komedi. Kuyrukta bekleyenler 54 YTL’yi ödeyip sokakta, yolda, futbol sahasında, park ve bahçede kesmeye razı. Sen cezayı 54 YTL yaparsan böyle razı olur insanlar. Ne zaman, ama ne zaman bu eylemlere caydırıcı cezalar verilecek? Boğazı kana boyamanın cezası nedir?

Küçük bir çocuksunuz, bayramdan bir iki gün önce babanız şirin mi şirin bir yaratık getiriyor size. İki gün boyunca seviyorsunuz, belki en iyi arkadaşınız oluyor… Bayram sabahı kalkıyorsunuz, anne babanızın elini öptükten sonra bahçeye çıkıyorsunuz, bir bakıyorsunuz yerde kanlar var, babanız ve başkaları arkadaşınızı kesmiş. Bu çocuğun yaşadığı bu travmayı, hayat boyu izler bırakacak bu şok anını nasıl tarif edebilirsiniz?

Saldırgan, geçimsiz, tahammülsüz, saygısız insanlara dönüşmüş olmanın temelinde çocuklukta yaşanan bu travmaların çok büyük payı var. Babaların ellerine bıçak tutuşturduğu, birbiriyle şakalaşan komşu çocukları, bir canlıyı hem de iğrenç bir şekilde öldürmenin kabul edilebilir bir olay olduğuna o çocuk aklıyla kanaat getiren ufacık beyinler, büyüyünce o bıçakları çocukluklarının kınından çıkarmakta pek tereddüt etmeyeceklerdir…

Not: Bayramın ilk gününde İstanbul’da 8 kişiye 54′er YTL para cezası kesilmiş.