18 Mayıs 2009 Pazartesi

Eurovision 2009'un ardından




Her sene bir Eurovision yorumu yazmak alışkanlık oldu.

Bu sene de Hadise Hanim şikayet etmişler, oylama adil değildi diye. Hadise yatsın kalksın, bu dereceyi alabildiğine şükretsin... Herhalde birileri kendisini ciddi ciddi birinciliği falan hakettiğine inandırmış. Hadise kendi performansının kayıtlarını başa sarıp sarıp izlesin ve yarı finallerden çıkabildiğine dua etsin. Onun için Patricia Kaas ile aynı sahnede yarışmak bile bir onurdur, değerini bilsin.

Malesef Türkiye olarak hala Sertab ile kazandığımız birincilikteyiz. Oralarda kalmışız, bir adım ileri gidemiyoruz... "Haydi eller havaya", "hop-hop" kültüründen parçalar gönderdiğimiz zaman gene birinci olacağız falan sanıyoruz.

Artık daha sanatsal değeri olan, müzikal anlamda kaliteli parçalar prim yapıyor Eurovision'da. İnsanlar yıllar boyu süren o bocalamadan sonra (ne abuk subuk parçalar göndermiştik biz de) doğru yolu buldular ve bunun öncelikle bir müzik yarışması olduğunu hatırladılar, yanında sahne şovu olursa ne ala.

Şimdi bakın bizim parçamıza. Şarkı müzikal anlamda kaliteli mi? Hayır. Sertab'ın parçasının izinden gitmeye çalışan, ama onun onda biri kadar kaliteli bile olamayan bir şarkı. Peki iyi icra edildi mi? Hayır. Hadise yer yer detone oldu ve arka vokal ile kendisinin ses dengesi malesef iyi değildi. Peki sahne şovu var mıydı? O da yoktu. Göndermişiz iki üç tane yabancı uyruklu kadın-erkek dansöz, el çırpmak, takla atmak şov sanıyoruz. Biraz Ukrayna'nın, Almanya'nın, Romanya'nın sahne şovlarına bakıp ders alsınlar, kimler organize ettiyse... Kostümler nasıl? Kabus gibi. Hadise'nin saçlarında anlamsızca bir kıvırcıklaştırma operasyonu. Keşke düz fönlü saçlarıyla ve t-shirt & jeans ile çıksaydı sahneye...

Gelelim oylamanın adilliği konusuna. Balkan ülkeleri birbirine, kuzey ülkeleri birbirine, baltık ülkeleri birbirine veriyormuş. Vah vah... Almanya, Azerbaycan, Fransa bize her sene 12 puanları çakınca bu normal, İsveç Norveç'e verince "kuzey ülkeleri birbirine verdi". E ne yapmalı adam? O da mı Türkiye'ye vermeli? Adamlar birbirinin komşusu, birbirlerinin müziklerini beğeniyorlar işte... Müziklerini beğenmeseler bile birbirlerini beğeniyorlar.

Sonuçta iyi bir parçanın önüne hiç bir şey çıkamıyor. İyi bir beste göndermişsen, iyi bir sahnen, iyi bir solistin, iyi kostümün varsa, sempatiksen zaten parlıyorsun o sahnede, hakkını da alıyorsun... Norveç'e babasının hayrına mı verdi bu kadar ülke 12 puanları? Bugüne kadar on kez sıfır çekmiş kuzey ülkelerinin kıyağıyla mı birinci oldu?


Norveç yarışmayı haklı olarak kazandı. Bunun yanında İngiltere ve Fransa da çok kaliteli ve mükemmel yorumlanan eserler göndererek noktayı koydular, bu yarışmanın bir müzik yarışması olduğunu herkese hatırlattılar. Ucuz, 3. sınıf parçalar gönderip onlar da bizim düştüğümüz hatalara düşmediler...

Malta'nın, İzlanda'nın, İngiltere'nin parçalarına bakın... Acaba bir gün, o sahneye tek başına çıkıp kaliteli bir müzik eserini en iyi şekilde "icra edebilecek" bir "ses" bulup çıkarabilecek miyiz? Bu cesareti gösterebilecek miyiz? Yoksa hep oryantal esintilerin, akdeniz rüzgarının arkasına mı sığınacağız?

Bir çift sözüm de pek sayın Bülent Özveren'e: Sizin gibi son derece kaliteli bir insan (belli ki siz de Patricia Kaas hayranısınız) bu kuzeyli ülkelerin birbirine oy vermesi klişesine sığınmasın lütfen.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder